Vakıfbank 970x250

93 Harbi'nin kimliğini değiştirdiği Osmanlı subayı

Mehmet Bayer, 26 Aralık (Hibya) - 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nda (93 Harbi) ağır yaralanarak esir düşen bir Osmanlı subayının yaşamı, tesadüfen Ryazan bölgesi Vali Yardımcısı Apollon Nikolayeviç Volkov ile tanışmasıyla değişti.

93 Harbi'nin kimliğini değiştirdiği Osmanlı subayı

Evli olmayan ve çocuğu bulunmayan Volkov'un evlat edindiği genç Osmanlı subayı, hayatını resmi olarak geçtiği Rus vatandaşlığı altında tamamladı.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mesut Karakulak, HİBYA muhabirine yaptığı açıklamada, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nın, Osmanlı'nın son büyük savunmalarından biri olduğuna, bir nevi ölüm kalım mücadelesi yaşandığına, haritaların yeniden çizildiğine, cephelerin değiştiğine, imparatorlukların kaderinin yeniden şekillendiğine işaret etti.

Karakulak, savaşın sonuçlarını yalnızca diplomatik belgeler ya da askeri raporların belirlemediğini, bu büyük çatışmanın en derin izlerinin, onun içinden geçen bireylerin hayatlarına kazındığını belirterek, ''17-18 yaşlarında, Osmanlı'nın Batılı tarzda modern ordu kurma çabalarının bir parçası olarak Harbiye'de eğitim gören genç bir subay adayı...Muhtemelen 93 Harbi başladığında hala bir Harbiye öğrencisiydi, belki de mezuniyetine aylar, hatta haftalar kalmıştı. Ama Osmanlı için zaman tükeniyordu. Kafkas Cephesi'nde çetin bir varoluş mücadelesi verilirken, genç öğrenciler de cepheye gönderildi.'' dedi.

Savaşın kurallarının acımasız olduğunu dile getiren Karakulak, şunlar söyledi:

''Osmanlı ordusu, Rus ordusunun organize taarruzları karşısında hızla çözülürken, genç Osmanlı subayı da kendisini esirler arasında buldu. Üstelik yalnızca bir tutsak değildi, ağır yaralanmış, geride kalan Osmanlı birlikleri tarafından savaş meydanında terk edilmişti. Asıl esaret, o an başlamıştı. Osmanlı ordusunda esir düşmek, yalnızca bir yenilgiyi değil, aynı zamanda bir kimlik kaybını da simgeliyordu. Birkaç gün önce Harbiye'nin koridorlarında yürüyen, Osmanlı üniforması taşıyan genç bir subay adayı, şimdi kim olduğunu dahi hatırlamayacak bir yolculuğa çıkıyordu. O artık ne Osmanlı topraklarına dönebilecek ne de eski hayatına kavuşabilecekti.''

Osmanlı subayının hayatı değişiyor

Doç. Dr. Mesut Karakulak, Osmanlı esirlerinin, soğuk, açlık ve belirsizlik içinde Rusya'nın iç kısımlarına doğru yola çıkarıldığını söyledi. 

Esir kampındaki kötü koşulların, özellikle yaralılar için ölümcül olduğunu, ancak esir Osmanlı subayının burada hayatını değiştirecek kişiyle tanıştığını ifade eden Karakulak, şöyle devam etti:

''Tamamen tesadüf eseri, Ryazan bölgesi Vali Yardımcısı Apollon Nikolayeviç Volkov, genç esirin satranç konusundaki olağanüstü yeteneğini fark etti ve onunla ilgilenmeye başladı. Ancak bu ilgi yalnızca entelektüel bir meraktan ibaret değildi. Volkov, savaşın acımasız gerçekleri içinde hayatta kalmaya çalışan bu Osmanlı subayının durumundan derinden etkilenmişti. Evli olmayan ve çocuğu bulunmayan Volkov, önce onu himayesine aldı, ardından resmi olarak evlat edindi. Böylece genç subay resmi olarak Rus vatandaşlığına geçti. Osmanlı kimliğinin yerine, yavaş yavaş yeni bir Rus kimliği inşa edildi. Artık kendisini 'Nikolay Apollonoviç Volkov' olarak tanıtıyordu. Osmanlı subayını evlat edinen aile ise Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy'un 'Savaş ve Barış' adlı romanına ilham vermiş, oldukça meşhurdu.''

Karakulak, genç subayın Osmanlı topraklarında bir ailesi bulunmamasının kuvvetli bir ihtimal olduğunu, bu süreçte, 1881 yılında Osmanlı subayının, Ryzan'daki İlyinskaya Kilisesi Başpiskoposu Kistov tarafından vaftiz edilerek, Rus ismiyle ''Nikolay'' adını aldığını ve Volkov ailesinin bir üyesi haline geldiğini bildirdi.

Kendisini Nikolay Apollonoviç Volkov olarak tanıtan, Osmanlı belgelerinden adını sildiren genç subayın, artık Rusya'da Volkov ailesinin bir üyesi olarak yeni bir hayata başladığına işaret eden Karakulak, ''Ama onun geçmişi, arşiv kayıtları arasında kaybolsa da hafızalardaki izleri hiçbir zaman tam anlamıyla silinemeyecekti.'' diye konuştu.

Adı bir Rus soylusu olarak geçiyordu

Mesut Karakulak, 1897 yılına gelindiğinde, Rus İmparatorluğu'nun tarihinde bir ilk yaşandığını, geniş topraklarının dört bir yanında nüfus sayımı yapıldığını, kağıtlara yazılan isimlerin, rakamların, mesleklerin ve doğum yerlerinin devletin büyük hafızasına işlendiğini dile getirdi.

O yıl, bir Osmanlı subayının adının da artık resmi olarak Rusya'nın kayıtlarına Nikolay Apollonoviç Volkov olarak girdiğini aktaran Karakulak, ''Ama gerçekten kimdi o? Nüfus kayıtlarına göre 36 yaşında, evli ve 3 çocuk babasıydı. Rus İmparatorluğu'nun bir vatandaşıydı. Üstelik toprak sahibi bir dvoryan, yani bir Rus soylusu olarak geçiyordu. Ancak bu, onun geçmişini tamamen geride bıraktığı anlamına gelmiyordu. Çünkü Nikolay Apollonoviç geçmişini sır gibi saklıyordu. İlginçtir ki, hiçbir Rus belgesinde onun eski ismi yer almıyordu. Osmanlı'daki adı, doğduğu yerin sokaklarında belki de hala anılıyordu, ama Rus belgelerinde asla yazılmadı.'' ifadesini kullandı.

Doç. Dr. Karakulak, eşi Elizaveta Yermakova'nın Sibir Hanlığı'nı Rus kolonizasyonuna açan meşhur Yermakların soyundan geldiğini, daha da şaşırtıcı olanın, ailesinin bile onun gerçek adını hiçbir zaman öğrenemediğini, hangi ismi taşıdığını, o isimle kim olduğunu asla bilmediğini söyledi.

Ancak bazı izlerin, kayıtlardan silinse de tamamen kaybolmadığını, Erzurum vilayetine kayıtlı olduğunun görüldüğünü, İstanbul'daki askeri okuldan (Constantinople Corps de Cadets) mezun olduğunun da belgelerde yer aldığına işaret eden Karakulak, şu bilgileri verdi:

''En çarpıcı olanı ise anadilinin hala Türkçe olarak kayda alınmasıydı. Kendini unutmaya çalışmıştı belki ama belgeler onu hatırlıyordu. Bir Osmanlı askeri olarak başlayan hayatı, şimdi bir Rus soylusu olarak devam ediyordu. Rus belgeleri bile onu sadece 'Nikolay Apollonoviç Volkov' olarak değil, aynı zamanda 'toprak sahibi', 'eski Osmanlı subayı' olarak kaydediyordu. Ailesine, eski soyadını ve Osmanlı'daki geçmişine dair bazı şeyler anlatmaya çalışmıştı. Ancak ölüm onu erken yakaladı, çocukları çok gençti, anlatılanlar eksik kaldı, hatıralar tamamlanamadı. Ama eksik olan her şeyin yerini, çocuklarının ona duyduğu büyük sevgi aldı. Onu, hafızalarındaki küçük anılarla yaşatmaya çalıştılar.''

Türkiye'ye yerleşmeyi hayal ediyordu

Mesut Karakulak, söz konusu Osmanlı subayının, 1915'ten itibaren oğluyla yaptığı konuşmalarda, Türkiye'ye dönme planlarından bahsettiğini söyledi.

''Belki yıllarca ertelediği bu düşünce, içten içe onun için bir kaçış değil, köklerine dönme çabasıydı.'' ifadesini kullanan Karakulak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Eşi ve çocuklarını Osmanlı'daki ailesiyle tanıştırmayı, hatta belki de sonsuza dek Türkiye'ye yerleşmeyi hayal ediyordu. Ancak bu planlar hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti. 1916 kışı, Rusya için yalnızca mevsimsel bir soğuk değil, toplumsal bir fırtınanın başlangıcıydı. Devrim hareketleri kıpırdanmaya başlamış, imparatorluğun temelleri sarsılıyordu. Ve 1917'de Bolşevik Devrimi patlak verdiğinde, sadece çarlık rejimi değil, Nikolay Apollonoviç'in hayalleri de yıkıldı. Bu yıkım, yalnızca politik değildi. Onun hastalıklarını tetikleyen, devrimin getirdiği belirsizlik ve kayıplardı. Her şeyi geride bırakıp döneceği ülke artık uzak, düşlediği hayat ulaşılamazdı. Tıpkı eski ismi gibi, eski vatanı da geçmişin sessiz satırları arasına gömüldü. 1917 baharında, 57 yaşında hayata veda etti. Ama onun ölümü, sadece bir bedeni değil, bir kimliği ve bir dönüş umudunu da beraberinde götürdü.''

  Hibya Haber Ajansı